Skydiving’i ilk kez yapıyorsanız tandem atlayışını tecrübe edeceksiniz demektir. Bunun anlamı tecrübeli bir atlayıcıya, “kanguru” diye tabir edilen aparatla annesinin kucağına sabitlenmiş bir bebek gibi bağlı olacağınız. Yapacağınız tek şey, hiçbir şey yapmamak ve uçaktan atlamaya itiraz etmemek. Gördüğünüz gibi hiç de zor değilmiş!
Zaten skydiving ortağınız işin yüzde 80’nini hallediyor. Eh, sağolsun yer çekimi de koşturmanıza ya da kanat çırpmanıza gerek kalmadan size aşağıya çekiyor. Belki harness, konumu gereği erkek atlayıcılara biraz sıkıntı yaratabilir. Nasıl mı? Tahmin edin!
Tek bir hat üzerinde, sağa sola dönmeden hareket eden metrobüs şoförlerinin bile eğitimden geçirildiği, sertifikalandırıldığı dünyada insanları uçaktan aşağıya atan skydiving personelinin yeterliliğinden şüphe etmek gerçekten çok eğlenceli olurdu! Bu kişi ve kuruluşlar ciddi bir şekilde eğitiliyor, sertifikalandırılıyor ve denetleniyor.
Dikkatinizi çekmiştir; skydiving yapıp fotoğrafını sosyal medyada paylaşan arkadaşların kıyafetleri biraz komiktir. Peki neden? Resmi yanıt belli: “Sürtünmeyi değerlendirmek için. Fizik bunu emrediyor. Bu sayede biraz daha havada kalabiliyorsun.” Gayri resmi yanıtsa bunun her gün hayatlarını tehlikeye atan personeli biraz eğlendirmesi! Evet, kumaş malzemesi değişmemek durumunda ama insanı böyle ahmak gibi gösterecek tasarıma ve renklere de gerek yok canım!
Şimdi doğruya doğru. Netice itibariyle uçağa biniyorsun ve kendini aşağıya bırakıyorsun. Güvenlik önlemleri her türlü alınmış olsa da her şey olabilir. İnsanlar halı sahada futbol oynarken, sahilde koşu yaparken bile hayatlarını kaybedebiliyor. Ama unutma: Risk ne kadar fazlaysa önlemler de o kadar sıkıdır.
Dürüst olalım mı? Herkes işin paraşütlü atlama olayına odaklanıp güvenlik önlemlerine o açıdan yaklaşır. Ama emin olun sizi atlama irtifasına götüren o uçak belki milenyuma girildiğinden beri vergiden muaf tutulacak kadar yaşlı olabilir. Kısacası uçakta geçen dakikalardan sonra paraşütle atlamak çok daha rahatlatıcı olacak!
Karar verdin, ekiple anlaştın, uçağa bindin, kapılar açıldı, atlama vakti geldi… “İstemiyorum” dedin. Tabii ki diyebilirsin ve kimseye hesap vermek zorunda değilsin. Uçak geri döner, sen de evine gidersin. Ama para peşin alınır onu söyleyelim. Yani madem parasını verdin bir kere, atla gitsin ya!
İlk hissedeceğin şey soğuk havadır. Bulutların üzerindesindir, hava eksilerde tavan yapmıştır. Sonra gürültüyü duyarsın. Atlayış ortağın bağırarak bir şeyler söyler. İstersen “NEEE?” diye yanıt ver ama emin ol hiçbir şey duymayacaktır. Sonra o aşağıya atlar. Sen de arkasından…
Hep uçakta kapının açılıp atlandığı, paraşütün açılana kadar geçen zamanın endişesi hakkında konuşulur. Oysa skydiving’in en keyifli anı kuşkusuz paraşüt açıldıktan sonra süzüle süzüle yere inmektir. Tamam, öncesinde adrenalin tavan yapar ama emin olun o süzülme sırasındaki endorfin ve serotinin hormonları sizi dünyanın en mutlu insanı haline getirir!
Düşeceksin, düşeceksin, düşeceksin… Aklından sadece şunlar geçecek: “Paraşüt açılmayacak, öleceğim, annem çok kızacak…” Sonra ortağın paraşütü açacak, yere ineceksin; birkaç gün o anlar hatırlayacak, heyecanlanacak ve yeni atlayış için hemen rezervasyon yaptıracaksın!